Yazmanın Ruh Sağlığımız Üzerindeki İyileştirici Gücü

Bazen oluyor, üzerinizde duygusal yük oluşturan olayların, belirli bir süre sonra zihinsel ve fiziksel sağlığınızı ne denli etkileyebildiğini farkediyorsunuz.

İşte tam da bunun için alet çantamızda ufak bir yardımcımız var: Yazmak…

Texas Üniversitesi’nde psikolog olan James Pennebaker, hayatımızdaki duygusal çalkantılar hakkında yazmanın, fiziksel ve zihinsel sağlığı nasıl iyileştirebileceğini inceledi ve bu durumu “Beynin işlevlerinden biri, hayatımızdaki olayları anlamamıza yardımcı olmaktır. Yazmak, travmayı bağlamsallaştırmak ve fikirleri düzenlemek için bir anlatı oluşturmaya yardımcı olur.” diyerek açıkladı.

Yazma sürecinin duygularımızı daha iyi düzenlemeyi öğrenmemizi sağlayabileceğini öne süren Pennebaker, bir şey hakkında yazmanın, ruminasyondan, yani kişinin sonsuz zihinsel bisikletten kurtulmasına yardımcı olan bir süreci teşvik etmesinin mümkün olabileceğini belirtiyor.

İçe atılan, ifade edilmeyen duyguların bir şekilde dışavurumu şart… Duygularla yüzleşmenin ve olumsuz duyguları zayıflatmanın en kestirme yolu ise onları bir şekilde ifade ederek açığa çıkartmaktır. Çünkü bahsetmediğimiz, dile getirmediğimiz her duygunun vaktiyle esiri haline gelebiliriz.

Bazen herhangi bir olay karşısında karar verme mekanizmalarımızın da zayıfladığını hissederiz, böyle durumlarda baskı ve stres yaşamakta mümkün olabilir. Özellikle stresin sağlık üzerindeki etkilerini de göz önüne aldığımızda anlatı yazılarıyla endişelerimizi dışa vurmak, uzun vadeli zararları önlemede terapötik bir etki sağlayabilir.

. Yazmak kalbe ve karaciğere iyi geliyor ..

Yazı yazmanın vücutta yarattığı değişikler araştırılmış ve karaciğerin daha iyi fonksiyonlar göstermesine kadar çeşitli faydaları bulunmuştur. Bu araştırmalar, kendi hikayenizi anlamlı bir şekilde yazmanın kardiyovasküler sisteminizi dahi daha iyi çalıştıracağını göstermiştir.


Bir teknik olarak kendimize ya da düşünce ve duygularımızı aktarmak istediğimiz kişilere mektup yazmak ciddi bir farkındalık aracı olabilmektedir. Bu pratikle kazanmaya çalıştığımız farkındalık kendimiz veya karşımızdaki kişi hakkında sahip olduğumuz gerçek hisler ve duyguları açığa çıkarabilir. Her bir yazdığımızın üzerinden zaman geçtiğinde, açıp o satırları tekrar okuduğumuzda çoğu zaman aynı güçlü duyguları hissetmediğimizi gözlemleyebiliriz. Bu da bize bir çok duygunun kalıcı ve yazdığımız an ki kadar güçlü olmadığını izleyip görebilme fırsatını verir.


Hatta bazen şöyle deriz; yazın, bekleyin, okuyun ve yakın…